Sayın Sevilay Çelenk’in Sayın Sudi Kocaimamoğlu’nun Ceride-i
Mülkiye’de yayınlanan yazısına ilişkin açıklamalarını okudum. Çok üzüldüm.
Kendisi benzeri bir açıklamayı daha önce bir korsan web sayfasında da yapmıştı.
Vakıfta yönetim kurulu üyesi olarak bulunduğu dönemde
konulara vakıf olmadığını ifade eden Sayın Sevilay Çelenk’in yaptığı
açıklamalardan şu anda da temel konularda yeterli ve doğru bilgilere sahip
olmadığı açıkça görülüyor.
Sayın Çelenk yönetim kurulu üyesi iken kendisiyle iyi bir
diyalog kurabilmiştik. İstifasından sonra kullandığı uslup son derece üzücü ve
şaşırtıcı oldu.
Mülkiyeliler Birliğinde var olan gerginliğin seçim
sürecinde daha da tırmandırılmasının onu da çok üzebileceğine ve Mülkiye
Topluluğuna hiçbir yararı olmayacağına kuşku duymuyorum.
Bu aşamada bir açıklama yaparak kullandığı bazı ifade ve
imalar ile yazısının tamamında ortaya koyduğu yaklaşıma bir yanıt vermem
gerektiğini düşündüm.
Bilgilerinize sunuyorum.
İhsan
Feyzibeyoğlu
1.) Mülkiyeliler Birliğinde son 3 yılda olup biteni doğru
okuyabilmek için aşağıdaki hususların bilinmesi gerekir:
a) Mülkiye binalarının yenilenmesi için 2009 yılında
hazırlanan ‘yap işlet devret’ projesi hem Mülkiye çıkarlarına hem hukuka
aykırıdır.
Mülkiye çıkarlarına aykırıdır çünkü;
- Her yap işlet devret projesi maliyetin ve gelecekte
elde edilecek gelirin iyi hesaplanmasını gerektirir. Bunlar yapılmadan sözleşme
imzalanması yanlıştır.
- Avan proje uygulama projesine dönüştürülmeden, Mülkiye
kamuoyuna sunulmadan ve Belediyece
onaylanmadan bir oldu bitti yaratılmak istenilmiştir.
- Müteaahhitlerin açıklamalarına göre inşaat bittikten
sonra kendileri işletmeci olmayacaklardır. Bu nedenle proje ‘yap işlet devret
projesi’ değil, ‘yap işletelim projesi’dir.
- Yeni binalarda Mülkiyeliler Birliğine tahsis edilecek
alan 1.080.m2 olacaktı. Şu anda kullanmakta olduğumuz alan ise 2.800 m2 dir.
Proje hukuka aykırıdır çünkü Vakıf senedimiz ‘yap işlet
devret’ modeline cevaz vermemektedir. Nitekim bu nedenle mahkeme projeyle
ilgili yönetim kararlarını iptal etmiştir.
(Bu konuda daha geniş bilgi için: http://www.mulkiye.org.tr/?x=4&id=346 )
(Bu konuda daha geniş bilgi için: http://www.mulkiye.org.tr/?x=4&id=346 )
b) Daha da önemlisi kültürel değerleri ve Ankara için
taşıdıkları önem binalarımızın ve bahçemizin korunmasını gerektirmektedir.
Bu nedenlerle Mülkiyeliler ve Mülkiye dostları yıkıma
karşı çıkmışlardır.
21 Mart 2010 seçimlerini yukarıda özetlenen görüşleri
savunan Birlikte Yönetim Grubu Mülkiye tarihinin en çok oyunu alarak
kazanmıştır.
2.) 18.3.2010 tarihinde Vakıf tarafından yapılan
açıklamaya göre yap işlet devret sözleşmesini imzalayan müteahhitlerden biri
‘….sözleşmeden çekilmiş ve Vakfımıza
verilen 670.000 TL’lik teminat mektubunun iadesi ve Sözleşmeye dayalı olarak
Vakfın da hiçbir hak ve alacak talebinde bulunmaması koşuluyla Vakıftan her ne
adla olursa olsun hiçbir hak ve talep ve alacağının olmayacağını yazılı olarak
taahhüt etmiştir.’
Yukarıdaki açıklamada bahsedilen yazılı taahhütname
yaklaşık 6 ay süreyle ve bilinmeyen bir nedenle yönetim kurulu üyesi Bekir
Haluk Yavuz tarafından vakıf dışında tutulmuş, talep edildiği halde yönetime
sunulmamıştır.
Kendileriyle sözleşme imzalanan müteahhitler seçimlerden
bir hafta sonra yeni yönetimi ziyaret ederek konuyla ilgili spekülasyonlardan
rahatsız olduklarını, işe devam etmek istemediklerini, esasen binaların başkaları
tarafından işletilmesinin kararlaştırılmış olduğunu açıklayarak teminat
mektuplarının iadesini ve yapılan giderlerin ödenmesini talep etmişlerdir.
Müteahhitlerin işi yapmak istemediklerini
açıklamalarından yaklaşık bir hafta sonra Koruma Kurulunca binalardan birisi
tescil edilmiş, diğerleri koruma altına alınmıştır.
3.) Eski yönetim mensupları ilk günden itibaren Dernek
yönetimi ile Vakıf yönetimi arasına bir set çekmeye, genel kurulda seçilen
kişileri Vakıf işlerinden uzak tutmaya çalışmışlar, bu hususu 10 Nisan 2010 ve
22 Mayıs 2010 tarihlerinde yapılan Yüksek Danışma Kurulu toplantılarında açıkça
ifade etmişlerdir. (Bu toplantıların metinleri için bakınız: http://www.mulkiye.org.tr/?x=1&id=453
)
Vefat eden bir üyenin görev süresini tamamlamak üzere 24
Ocak 2010 tarihinde Vakıf yönetim kuruluna seçilen üyenin görev süresinin 9 Nisan 2010 tarihinde
sona ermesi ve yerine 10 Nisan 2010 tarihinde yeni bir üye seçilmesi eski
yönetim mensuplarının hesaplarını bozmuştur. Vakıf yönetim kuruluna fakültemiz
kontenjanından seçilen üye belirleyici üye konumuna gelmiştir.
O üyenin 16 Nisan 2010 tarihli vakıf yönetim kurulu
toplantısında teamüller doğrultusunda Dernek Genel Başkanı İhsan
Feyzibeyoğlu’nun Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı seçilmesi için olumlu oy
kullanması üzerine eski yönetim mensupları iki başlı bir vakıf yaratmaya
kalkışmışlardır.
Daha önce çeşitli vesilelerle açıkladığımız üzere bazı
Mülkiyelilerin ‘kavga, çekişme, didişme’ olarak isimlendirdikleri son derece
yakışıksız durumun ortaya çıkmasının temel nedeni eski yönetim mensuplarının Vakıf
yönetim kurulunda azınlık durumuna düşmeleridir.
4.) Önceki yıllarda Vakıf yönetim kurulunda azınlıkta ya
da çoğunlukta olmak gibi bir tartışma yaşanmamıştır. Bu defa yaşanmasının
nedeni uygulanması genel kurul kararıyla durdurulan ‘yap işletelim’ projesini
canlandırmaktır.
Eski yönetim mensupları bir yandan ‘yap işletelim’
projesini her ne pahasına olursa olsun uygulayabilmek için öncelikle koruma
kurulu kararını iptal ettirmek üzere sahte bir yönetim kurulu oluşturarak idare
mahkemesine başvurmuşlar, bir yandan da Dernek yönetimini zor durumda bırakmak
ve istifaya zorlamak için çeşitli yollara tevessül etmişlerdir.
5.) Hepsinden önemlisi bu kişiler binalar üzerinde söz
sahibi olabilmek ve böylece ‘yap işletelim’ projesini uygulayabilmek amacıyla
vakıf senedinde değişiklik yapmak istemişlerdir.
Vakıf senedinde değişiklik 2 hususla ilgili olarak
gündeme gelmiştir.
Bunlardan birincisi Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Vakıftan
Derneğe para aktarılmasını vakıf mevzuatına aykırı bulması nedeniyle Vakıf
senedinde gerekli değişikliğin yapılmasıdır. Bu konuda ve senedin diğer bazı
maddelerinde değişiklik yapılması gerektiğine inanıyoruz ve bu amaçla bir
taslak metin hazırladık.
İkincisi ise senedin, binalar ve binaların gelirleri
üzerindeki tasarruf yetkisiyle ilgili olarak düzenleme yapma yetkisini Vakıf ve
Dernek yönetim kurullarına veren 3 üncü maddesinin, bu yetkiyi sadece Vakıf
yönetim kuruluna vermek üzere değiştirilmesidir. Binaların asıl sahibi olan
Derneğin devre dışı bırakılmasını ve dışlanmasını hiçbir iyiniyet sahibi
Mülkiyenin kabul etmesi mümkün değildir.
Bu değişikliğe karşı çıktık. Eski yönetim mensuplarının
değişikliği gerçekleştirebilmek için ısrarcı bir tutum takınmaları Vakıf
yönetim kurulunda son derece seviyesiz ve çirkin tartışmalara yol açtı.
Mutabakat metni ile imza altına alınmış olmasına rağmen
Kazan A.Ş. genel kurulunun engellenmesi diğer bir anlaşmazlık konusunu
oluşturdu.
6.) Vakıf yönetim kurulunun fakültemiz kontenjanından
seçilmiş olan üyesinin istifa etmesi üzerine 21.6.2010 tarihinde sahte yönetim
kurulu tarafından, fakültemizin bir öğretim üyesi yerine, teamüllere aykırı
olarak İletişim Fakültesi öğretim üyeleri arasından yönetim kurulu üyesi seçilen
Sayın Sevilay Çelenk 16.9.2010 tarihinde Mutabakat Metninin imzalanmasını
müteakip hukuken üye sıfatını kazanarak çalışmalara katılmıştır.
Kendisine Kazan A.Ş.’nin durumu ve Derneğin nakit
ihtiyacıyla ilgili olarak bilgi ve belge verildiği halde bu konularda eski
yönetim mensuplarıyla birlikte hareket etmiştir.
Asıl önemlisi ve yanlış olanı, Sayın Çelenk’in, diğer 3
üye ile birlikte, hazırladıkları yönetim kurulu kararını ve Vakıflar Genel
Müdürlüğü Ankara Bölge Müdürlüğü’ne hitaben hazırlanan 14 ekim 2010 tarihli
yazıyı imzalayarak Vakıf senedinde Derneği dışlamak amacıyla değişiklik yapılması
teşebbüsüne katılmış olmasıdır. (EK: )
Sayın Sevilay Çelenk, Dernek çıkarlarına açıkça aykırı
olan bu işlemi, kendisini ve diğer yönetim kurulu üyelerini 7 Aralık 2010
tarihinde gönderdiğim aşağıdaki ileti ile uyarmış olmama rağmen yapmıştır:
‘….Kesinleşmiş ve imza altına alınmış bir karar var mı ki uygulamaya
konulmasını gerekli ve zorunlu görüyorsunuz? İmzaladığınız kararların
uygulanmasından kaçınıp, imzalanmamış, karar haline gelmemiş görüşlerin
uygulanmasını gerekli ve zorunlu görmenizi nasıl izah edeceksiniz?
Niçin şu andaki senette yer alan Vakıf ile Dernek araındaki
ilişkilerin her iki kuruluşun yönetim kurullarınca hazırlanacak bir
yönetmelikte gösterilmesi ilkesinden vaz geçip dernek yönetim kurulunu
devre dışı bırakmak istiyorsunuz?
Alınan kararların ve atılan imzaların bir değeri var ise Kazan AŞ'nde
yönetim değişikliği yapılır, senet değiştirilinceye kadar Derneğin nakit
ihtiyaçları karşılanır.
Atılan imzaların bir değeri yok ise benim de söyleyecek sözüm
yok.
Saygılarımla,
İhsan Feyzibeyoğlu’
Mülkiye binaları üzerindeki tasarruf yetkisinin küçük bir
çıkar grubu tarafından ele geçirilmesi amacını taşıyan bu teşebbüs akim
bırakılmıştır.
7.) Sayın Sevilay Çelenk Vakıflar Genel Müdürlüğü Ankara
Bölge Müdürlüğü’ne gönderilen yazıyı imzalamasından 10 gün sonra ‘gördüğü lüzum
üzerine’ yönetim kurulu üyeliğinden istifa etmiştir.
İstifasıyla ilgili olarak aynı gün yönetim kurulu
üyelerine gönderdiği iletide şu ifadeler yer almaktadır:
‘Vakif Yonetim
Kurulu'nun Degerli Uyeleri,
Sizlere yonetim
kurulu uyeliginden istifa etme karari aldigimi bildirmek uzere yaziyorum. Bu
konudaki kararimin temel gerekcesi, yedi isimden olusan kurulda, karar alinmasi
gereken durumlarda genellikle uce uc biciminde bir ayrismanin olmasi ve sonuc
olarak benim oyumun/kanaatimin belirleyici bir oy/kanaat halini almasidir.
Bu durumun
-Vakif Yonetim Kurulu'nda maalesef mevcut olan ayrismanin gecmisine dair
teferruatli bir bilgi sahibi olmamam nedeniyle- bana gereginden fazla bir
sorumluluk yukledigini takdir edeceginizi umuyorum.
Uzerinde her iki
tarafin (maalesef boyle bir taraflasma var) uzlasacagi, SBF'de gorev yapan,
mevcut hukuki, teknik ve sair uyusmazliklarin bilgisine teferruatiyla vakıf bir
docentin benim yerime Vakif Yonetim Kurulu'nda yer almasinin daha yapici bir
rotada ilerlemek icin gercekten daha iyi olacagini umuyorum ve diliyorum.
Vakif Yonetim
Kurulu uyeligimin fakultemizdeki idari gorevimle ayni gunlerde baslamasi ve ILEF'te de her tur idari gorevde olan
turden sıkıntılari fazlasiyla yasiyor olmamiz nedeniyle, Vakif'ta mevcut
sıkıntıların asilmasi konusunda yardimci olamadigim hissiyati da bu kararimda
etkili olmustur.
Istifa mektubumu
yazili olarak da sizlere iletecegim. Yeni uyenin secimiyle ilgili olarak da
oyumun belirleyici olmasini istemediginden, ancak Sayin Baskan ve Sayin Baskan
Yardimcisinin her ikisinin de uzlastigi bir isme "evet" diyecegimi
belirtmek isterim. Buradaki kararim, olmayacagini umdugum bir uce uc ayrismanin
vuku bulmasi halinde, yukaride belirttigim nedenlerle yeniden karar verici bir
konumda olmayi tercih etmememle iliskilidir.
Beni
anlayacaginizi umuyorum. Her birinizi Vakif YK uyeligim sayesinde tanimis
olmaktan onur duydum. Baska vesilelerle yeniden birlikte calisabilecegimizi,
bir araya gelebilecegimizi umuyorum.
Saygilarimla,
Doc. Dr. Sevilay
Celenk Ozen’
Bu gerekçelerle ve büyük bir sorumsuzluk örneği vererek
yönetim kurulu üyeliğinden ayrılan ve yönetim kurulunda bilerek kilitlenmeye
yol açan kişi şimdi çok daha fazla mesai gerektiren genel başkanlık için
adaylığını ilan etmiştir. Bir yıl önce dışlamaya, binalar üzerindeki hak ve
yetkilerini yok etmeye çalıştığı Mülkiyeliler Birliği Derneği’nin genel başkanı
olmak istemektedir.
8.) Genel başkanların 2010 yılı Temmuz ayında
yayınladıkları bildiride vurgulandığı üzere Dernek Genel Kurulu’nda seçilen kişiler
hem Dernek hem de Vakıf ve Şirket yönetimleri için görevli ve yetkili
kılınmışlardır. Teamül budur.
Bu nedenle Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanlığı’na aday
olan bir bilim insanının yaptığı açıklamada aşağıdaki ifadelere yer vermesini
son derece üzücü buluyorum:
‘..yeni
“Mülkiyeli doçent” üyenin seçiminde gereken imzamı da bu -üçe üç- yapı içinde
aynı isim etrafında bir uzlaşma olmadan vermeyeceğimi söyledim. Sayın
Feyzibeyoğlu ile bir centilmenlik anlaşması yaptım yani. O öğlen yemeğinde bu
uzlaşmayı sağlayacağına söz veren Sayın Feyzibeyoğlu, istifa ettiğimi diğer
üyelere duyurduğumun ertesi günü, “yeni üyenin seçiminde benim imzamın
gerekmediğini öğrendiğini” bildirdi bana. Bir önceki gün hiç telaffuz etmediği
bu noktaya hemen ertesi gün vakıf olup beni haberdar etmesinin anlamını da
anladım ve o tarihten sonra kendisiyle bir daha temas kurmadım.
Kendisinin tabiriyle ‘-üçe üç- yapı’ Dernek genel kurulunun
iradesi ve teamül yok sayıldığı için
ortaya çıkmıştır. Doç. Dr. Sevilay Çelenk Özen’e yakışan tutum, ‘-üçe
üç- yapı’yı veri kabul etmek değil, Dernek genel kurulu iradesi doğrultusunda
hareket etmek olmalıydı.
Yemekte, kendi deyimiyle bir “Mülkiyeli doçent”in, senedin
konuyla ilgili maddesine göre ise ‘en az Doçentlik payesini kazanmış Mülkiyeli
bir öğretim üyesi’nin seçiminde uzlaşma sağlanması için elimden geleni
yapacağımı söylemiş olabilirim. Ancak o günkü koşullarda bunun için söz vermiş
olmam mümkün değildir. Asıl önemlisi uzlaşma sağlandığı takdirde kendisinin oy
vermesine gerek kalmayacağı açıktır. Bu nedenle ya da kendisine vakıf senedinin
üye seçimiyle ilgili maddesinin yorumuna ve uygulanmasına ilişkin görüş
bildirmem nedeniyle benimle bir daha temas kurmamış olması da anlaşılabilir bir
durum değildir.
İstifasından sonra yerine üye seçimi, ya fakültemizin
gösterdiği adayları eski yönetim mensuplarının, ya da onların gösterdiği
adayları bizim kabul etmemize bağlıydı. Onlar fakültemizin gösterdiği adaylar
için oy kullanmadılar. Biz onların aday gösterdiği hocamız Prof. Dr. Can
Hamamcı için memnuniyetle oy verdik ama onlar büyük bir saygısızlık örneği
sergilyerek hocamızın üye seçilmesini engellediler. Amaçları 2010 yılı Nisan ve
Mayıs aylarında yapılan Yüksek Danışma Kurulu toplantılarında açıkça ilan
ettikleri gibi Vakfı kilitlemek idi.
Sayın Sevilay Çelek görev yaptığı sürece ve istifa ederek
bu amaca hizmet etmiştir. 21.9.2010 tarihli yönetim kurulu kararı ile Derneğin
nakit ihtiyaçlarının karşılanmasına karar verildiği ve bu karar kendisinin de aralarında
bulunduğu tüm üyeler tarafından imzalandığı halde Mehmet Ali Yılmaz’ın olumsuz
tutumuyla Dernek ödemelerini yapamaz duruma düşürüldüğünde kendisine konuyla
ilgili belge ve bilgi sunduğum halde ‘tarafsız’(!) kalmıştır. Buna karşılık
yukarıda açıkladığım üzere Derneğin dışlanmasıyla ilgili vakıf senedi
değişikliği konusunda ise en azından tarafsız kalması gerekirken imzasını
atmaya çekinmemiştir.
9.) Sayın Çelen’in yazısında yer alan,
‘…O dönem
yayılmaya çalışılan eski yonetim tarafgirligi iddiası da, katıldığım az sayıda
toplantıda, açıkça haksız ve yanlış bulduğum için desteklemediğim bir iki
karar, diğer bir deyişle, Feyzibeyoğlu’nun yanında yer almayıp, bağımsız
kararlar oluşturuyor olmam nedeniyledir.’
ifadesi de gerçeği yansıtmamaktadır.
Yukarıda açıkladığım üzere, ‘açıkça haksız ve yanlış bulduğum için desteklemediğim bir iki karar’
olarak tanımladığı kararlar Derneği kısa vadede parasız bırakma, uzun vadede
Vakıf ve binalarla ilgili konularda dışlama kararlarıdır. ‘bağımsız kararlar oluşturuyor olmam’ ifadesi ise anlaşılabilir nitelikte
değildir.
10.) Hepsinden önemlisi Sayın Çelenk açıklamada yer alan,
‘Bu beş altı
toplantıda bulunmadığınıza ve dilekçemi de görmeniz mümkün olamayacağına göre,
size soylenen bütün bu yalanların kaynağı kimdir?Kafamı netleştiren şey de bu
sorudur. Beş altı toplantıdan bu kadar yalan çıktığına göre, Sayın Çolak ve
ekibi ile ilişkili yalan dolanın haddi hesabı olmayacaktır ve gördüğünüz gibi
olmuyor da. Genel Kurul sürecini bize yakışan bir terbiye içinde sürdürelim
istiyorum. Bunda ısrarlıyım, ama Birliği aşağıya çektikleri gibi her birimizi
de aşağıya çeken bu tutum karşısında üyeleri bilgilendirmek de farz oluyor.’
ifadeleriyle seçimlere 1 ay kala hoşgörü ve tahammül
sınırlarının dışına çıkmış, ‘yap işletelim’ grubuna dahil olduğunu açıkça ilan
etmiştir.
Mülkiyelilerin önümüzdeki günlerde 43. genel kurulumuza
daha fazla ilgi göstermelerini ve Mülkiyenin tüm değerlerine sahip çıkacak
kişilerin adaylıklarını açıklamalarını umuyorum.
Saygılarımla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder